3 Aralık 2013 Salı

İÇİMDEKİ BEN

KÜÇÜK CANLAR

      Seneler önce 2006' da mevcut gidişatın vahametini fark edip tercihlerimi tekrardan gözden geçirmiştim. Yapmakta olduğum şeyleri ve yapmak istediklerimi düşündüğümde bir şeylerin ters gittiğini anlamam uzun sürmedi. Bir cesaretle '' şayet yanılıyorsam kaybedeceklerim, şuan kaybediyor olduklarımın daha fazlası olamaz nasıl olsa'' düsturumla mevcut tercihlerimi, edinmek istediğim prensipler doğrultusunda oluşacak hayat felsefeme hizmet edecek şekilde değiştirdim. Ve kendime '' BEN '' olma fırsatını tanıdım. Ben, çağımız kadınının içinde bulunduğu kısır döngüyü henüz yolun başındayken fark edenlerden olduğum için oldukça şanslıydım. Bugün geçmişe dönüp baktığımda iyi ki de o cesareti göstermişim diyebiliyorum. Bugün gelmiş olduğum noktada sahip olduklarım ve Allah (C.C) izin verir de ömrüm olursa gelecekte sahip olacaklarım, geçmişte gösterdiğim o cesaretin ve kararlılığın neticeleridir. Bu cesareti gösterememiş veya henüz içinde bulunduğu kısır döngüyü fark edememiş küçük canların serzenişlerini, belki biraz isyan belki de feryatlarını Feray ULAK  duymuş-hissetmiş olacak ki, kaleminden şu anlamlı satırlar dökülmüş.... (Sinem K.)

ÖYLE BÖYLE DEĞİL ÇOK YORGUNUM
Yorgunum çok yorgunum… Öyle böyle değil çok yorgunum. Sadece bedenim değil, aklım, fikrim, yüreğim, ruhum yorgun. Bir beden dolaşıyor ortalıkta ben diye. Benim dışımda herkes onu görüyor, bir ben göremiyorum.

Eskiden ihmal ettiğim arkadaşlarımın sitemlerine, Yunus Emre’nin o çok bilinen dizelerini değiştirerek verdiğim cevabın aslını yaşıyorum.

Beni bende demen
Ben bende değilem
Bir var bende
Ben de bilmiyorum o nerde *

O zamanlar şaka olsun diye kahkahalar eşliğinde savurduğum bu dizeler şimdi artık şakam değil, acı gerçeğim.

Dağıldım, her bir parçam bir yana savrulmuş, toplanmayı bekliyor. Benimse içimden toplamak gelmiyor.

Artık böyle dağınık, darmadağınık kalmak istiyorum. Kendime olmayan hayrımı herkes görsün ve benden hayır beklemesin diliyorum.

Bunun adı ne? Daha yaşım ne, yaşamışlığım ne? Kırk üç oldum diye bu kadar yorulmak niye? Felaketler mi atlattım, aile dramları mı yaşadım, aç mı kaldım, muhtaç mı oldum?

Hiçbiri gelmedi başıma.

Ama ben çok yorgunum. Öyle böyle değil çok yorgunum.

Sadece ben miyim yorgun olan?

Değil, yaş grubumdaki arkadaş çevremdeki her kadın yorgun.

Bir araya geldiğimizde bir bakıyoruz aynı cümleleri kurar olmuşuz. Hayat şartlarımız, işlerimiz, aile yapılarımız, yaşam öykülerimiz dağlar kadar uzakken diğerine, yorgunluk cümlelerimiz kan kardeş birbirine.

Şaşkınlıklarımız ise annelerimizin üzerine. Bizler kumdan kaleler gibi yıkılırken kırklı yıllarda; altmışlı, yetmişli yaşlara gelen annelerimiz taş gibi dimdik ayakta.

Onlar hâlâ kafa tutabilirken hayata, bizler neden teslim olduk daha yolun yarısını biraz geçmişken?

Onları var eden, bizi bitiren ne?

Onların ezbere bildiği hayatın çarpım tablosunda, bizler hangi hesabı karıştırdık? Neyi nerelerde sorumsuzca harcadık da şimdi müflis işadamları gibi karalar bağladık?

Ne, onlarla bizim aramızdaki fark?

Bilmiyorum…

Bildiğim bizlerin hayatı kredi kartıyla harcama yapar gibi haddimizi aşarak yaşadığımız. Sanki yaşadıklarımıza hiç bedel ödemeyecekmişiz gibi, sanki hesap ekstresi adresimize hiç postalanmıyacakmış gibi, aklımızdan, yüreğimizden, gücümüzden hesapsız harcadığımız.

Nasıl harcamayalım ki?

Çocuk da yaparım kariyer de diyen reklam cıngılları kadınlar için dönmüyor mu? Kadın dediğin işyerinde alımlı, bakımlı; evinde becerikli, işveli olmalı diye reçeteler sunulmuyor mu? Güzel ve zayıf olmanın arzulanmak için şart koşulduğu kadından, Türkiye’nin, dünyanın sorunları üstüne fikir yürütmesi beklenmiyor mu? (Hatta futbol üstüne konuşanlar tercih edilir dipnotu düşülmüyor mu?) Kadının mutlaka bir hobisi olmalı, ya bir saz çalmalı ya da boncuk dizmeli diye eklenmiyor mu? Yuvayı dişi kuş yapar sözüne tutumlu alışverişin sorumluluğu yüklenmiyor mu? Sanki tek başlarına yapmışlar gibi çocukların bakımı, eğitimi, kursu, problemleri, çözümleri kadınlardan sorulmuyor mu?

Bizden beklenenler çok ama çok olmasında değil sorun. Sorun bu beklenenlerin çağdaş kadının olmazsa olmazı diye sunulmasında: Haydi kadınlar siz yaparsınız, bakın hemcinsleriniz başarıyor; çocuk yapıyor, kariyer yapıyor, genç kalıyor, ödüller alıyor, mantı açıyor hatta elbisesini bile dikiyor…

Bu verilen gaza irade mi dayanır? Dayanamadık bizler de, bastık gaz pedalına sonuna kadar. Bakmadık bile arabamızın kaç beygir gücünde olduğuna, bu yükü taşıyıp taşıyamayacağına.

Çocuk da yaptık kariyer de! Dünyayı da kurtardık, Türkiye’yi de! Oturduk adamlarla çatır çatır futbol üstüne ahkâm kestik! İşyerinde bu iş benden sorulur naraları attık! Her sabah giyinip süslenirken manken pozları verdik! Bırakın yemek yapmayı ekmeği bile evde yapacak kadar becerikli olmanın hırsına kapıldık. Melek olup evde kocalarımıza sevgi anlayış sunduk, akıllı ve alımlı olup dışarıda gururla koluna girdik.

Çocuklar mı? Merak etmeyin kontrol altında, okulları, kursları ayarlandı, sorunları takipte, öğretmenleri ile görüşüldü, durumu iyi çocuğun. Hatta bütün öğretmenleri tebrik ediyor -çok iyi yetiştirilmiş oğlunuz/ kızınız- diye

Off...

Yazmak bile bunca yorarken insanı, bunları yaşamanın yorgunluğunun hesabını kim yapacak?

Bizler de yapmadık. Ta ki her birimiz bu yaşlara gelip, paramparça olup, her bir yana savrulan parçalarımızı toplamaya halimizin kalmadığını anlayana kadar.

Hesapsız harcadık gücümüzü. Bir insan, bir kadın, sadece küçücük bir can olduğumuzu unutup, dağları devirmeye kalktık.

Dışarıdan tutulan alkışlara tamah edip, iç sesimizle hırsımızı şahlandırdık: Ben başarırım, yaparım, beceririm diye.

Ben küçücük bir canım gerçeğini zayıflık addedip, o canın canını çıkardık. O candan mükemmel ev kadını, olağanüstü anne, munis ve zarif eş, başarılı çalışan, alımlı manken, entelektüel insan, sohbeti tatlı dost vb. roller yüklenmiş kadınlar yaratmaya çalıştık.

Yaptıklarımızla yetinmeyip daha fazlasını başarmalıyım naraları attık. Hırsa kapılıp ne varsa gündemde bir çağdaş kadından beklenen, düşünmeksizin üstüne atladık “ben bunu da yaparım” çığlıklarıyla. O minik canı parça parça edip alkışlara, aferinlere yem ettik çağdaş kadın olmak pahasına.

Olduk mu?
Olduk.
Başardık.
Aferin bize…

İşyerlerimizden, eşlerimizden, dostlarımızdan, çocuklarımızdan, arkadaşlarımızdan, akrabalarımızdan, bizi pohpohlayan kadın kuruluşlarından, çağdaş kadın şöyle olmalı böyle olmalı diye bize yol gösteren entel dantel yazarlardan, hepsinden önemlisi o -her işi sen başarırsın- diyen, muhteşem kadını yaratma hırsında olan egomuzdan aldığımız madalyalar(!) evlere sığmaz oldu!

Madalya ha!

Aferin (! )biz çağdaş kadınlara!
Alkış (!) kırklı yaşlarda kumdan kaleler gibi çöken, en iyisi olmalıyım budalası kadınlara!
Binlerce teşekkür(!) bizi çökerten hırslarımıza!

Oysa annelerimiz çökmedi. Kale gibi ayakta hepsi. Hâlâ kafa tutuyorlar hayata, hâlâ omuz veriyorlar okumuş yazmış, refah içinde yaşayan güya başarılı kızlarına.

Çünkü…
Onların en becerikli ev kadını ben olmalıyım hırsı yoktu,
Onların en güzel yemeği ben yaparım hırsı yoktu,
Onların eşlerine kendini ispat etme hırsı yoktu,
Onların kitap okuyarak çocuk yetiştirme hırsı yoktu,
Onların kendini çevreye kanıtlama hırsı yoktu,
Onların kraliçe muamelesi görme hırsı yoktu,
Onların futboldan söz edebilme hırsı yoktu,
Onların entelektüel olma hırsı yoktu,
Onların dünya sorunlarını bilme hırsı yoktu,
Onların alımlı kadın olma hırsı yoktu,
Onların başarılı iş kadını olma hırsı yoktu,
Onların güzel cümleler kurma hırsı yoktu.

Bunları yapmaz mıydı annelerimiz? Yaparlardı, hem de çok güzel yaparlardı. Her konuda söz söyler, her işe el atarlardı. Ama hırsa kapılmadan, en iyi ben olmalıyım derdine düşmeden, çağdaş kadın kandırmacasına prim vermeden, kendilerini parçalamadan, en doğal halleriyle yaparlardı.

Ne kadar başarırlarsa o kadarını kabul eder hatta bir cümle savururlardı bizim takılmalarımıza karşı: “Babamın adı hıdır, elimden gelen budur.”

Ben çok yorgunum… Çok yorgunum öyle böyle değil, çok yorgunum. Aklım, fikrim, yüreğim bedenim yorgun…

Darmadağınığım.

Her bir parçam bir yerlerde sürünüyor.

Ama benim toplamaya gücüm yok.

Çok yorgunum, öyle böyle değil, çok yorgunum.

FERAY ULAK

kaynak: http://www.anafilya.org/

16 Nisan 2013 Salı


Hücre yenileyici kremCildi yeniliyor,hücreleri yeniliyor,cildi sedef gibi ışıl ışıl parlatıyor,hafif lekeleri yavaş yavaş açıyor.Ufaktefek yağ,su gibi sıçramalardan oluşan yanık izlerinizi inanılmaz bir hızla yok ediyor.

Daha irice ve daha bariz izleri de yine zaman içinde hiç olmamışçasına tamir ediyor ama çok önceden oluşmuş yanık izleriniz varsa,cilt artık orda ölmüşse,işe yaramaz.Yanık oluşur oluşmaz,bunu sürmeye başlamanız şartıyla iyileştiriyor.

Eczaneden alacağınız üç adet kremin tümünü bir kavanozda karıştırıyorsunuz ve sabah akşam yüzünüze sürüyorsunuz.

1-Bepanthen Plus Krem(mavi tüplü):
Antiseptiktir,mikropları öldürür ve gelişmelerini engeller.

2-Bepanthen Krem(yağsız olanıdır)
Bepanthene Merhem olanı,yağlıdır,cildiniz çok kuru ise merhem olanı tercih edin.Sivilceli veya yağlı,sorunlu cilde kullanacaksanız,Krem olanı tercih edin.

3-Madecassol(10 mg)
Bağ dokusu oluşumunu hızlandırarak aşağıdaki durumların tedavisinde kullanılır:
Lokal deri ülserleri, meme başı çatlak ve yaraları , küçük cerrahi müdahaleler,vajinal bölge yırtılmaları,doğum kesiği,doğum dikişleri,doğum yırtılmaları ve sünnet sonrası yara iyileşmesinde zedelenmiş derinin,epitel hücrelerin çoğalması,iyileşmesi hızla ve düzenli gelişmesinin sağlanması.Yüzeysel 2. derece yanıklarda,radyoterapi sonrası görülen radyo-epidermitis tedavisinde kullanılır.

Uyarılar:
-Karışım, cildi belki hafif soyabilir,güneş altında kullanmayı düşünüyorsanız,mutlaka leke oluşmaması için bir güneş koruyucusu kullanın sokağa çıkmadan önce.

-Bu karışım hücreleri yenilediğinden,kıl köklerini de doğal olarak uyarıyor.Göz önünde bulundurarak kullanın.

-Sadece yüzünüzdeki lekeler geçsin istiyorsanız,her gece yatmadan,MADECASSOL kremi tek başına sürmeniz de yeterli.

7 Mart 2013 Perşembe

Benim Yemek Kitabım: Santiago Keki

Benim Yemek Kitabım: Santiago Keki: Santiago Keki Santiago keki, Galicia mutfa ğı n ı n geleneksel tatl ı lar ı ndan biridir. Santiago ş ehrinde, neredeyse b ü t ü n   restau...

3 Mart 2013 Pazar

Benim Yemek Kitabım: Fırında Şakşuka

Benim Yemek Kitabım: Fırında Şakşuka: © 2011 benimyemekkitabim.com - Tüm hakları saklıdır.
www.benimyemekkitabim.com

Benim Yemek Kitabım: Fırında Pırasalı Mücver

Benim Yemek Kitabım: Fırında Pırasalı Mücver: F ı r ı nda P ı rasal ı Mücver   4 kişilik                                         Malzemeler : 3 dal Pırasa (ince doğranmış) 1 büyük kuru...

Benim Yemek Kitabım: Cevizli Üzümlü Çikolata Soslu Muffin

Benim Yemek Kitabım: Cevizli Üzümlü Çikolata Soslu Muffin: Cevizli Üzümlü Çikolata Soslu   Muffin    12 adet Muffin için Malzemeler :                              2 su bardağı   un 2 yumurta (oda s...

24 Şubat 2013 Pazar