12 Kasım 2012 Pazartesi

ARKEOLOJİ.BİZ.: Neolitik Çağ Evrelerinde Yaşam

ARKEOLOJİ.BİZ.: Neolitik Çağ Evrelerinde Yaşam: NEOLİTİK ÇAĞ İnsanlar bir milyon yılı aşkın avcı-toplayıcı ve göçebe yaşamdan sonra tarım yapmaya, hayvanları evcilleştirmeye ve sabit köyl...

11 Haziran 2012 Pazartesi

EYÜP' TE ÇAY, NARGİLE VE TABİKİ KİTAP KEYFİ


Bugün canım ve canımın canıyla birlikte Eyüp' te güzel bir gezinti yaptık. Ve günün sonunda da yemyeşil ve otantik bir mekanda dinlenmek ve keyiflenmek üzere mola verdik. Fonda nostaljik şarkılar eşliğinde çayımı yudumlayıp, nargilemi fokurdatıp kitabımı okuyorum. Şu dakikalar yoktur benden daha keyiflisi...işte mutluluk bir yudum çayda, iki satır arasında, bebeğinizin gülüşünde ve tabiki sevgilinin ki dudağı arasında saklı. Yani saklı cenneti uzaklarda aramayın o size en yakın yerde emin olun.

Yaşayan şehir İstanbul' un tarih kokan semti Eyüp' ün mistik sokaklarında gezip tarihi mezar taşlarını okuyup çözümlemeye çalıştım. Okulum için harika bir deneyim oldu. Meraklılarına şiddetle tavsiye ederim.

Şimdi eşimle muhabbette demlenmek üzere hoşçakalın diyorum. Herkese keyifli akşamlar...

23 Mayıs 2012 Çarşamba

REGAİP KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN

REGAİP KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN.
Regaib Gecesi

Aziz ve sıddık kardeşlerim ve fedakâr ve sadık arkadaşlarım!

Evvelâ: Sizin, bu mübarek şuhur-u selâse ve içindeki kıymetdar leyali-i mübarekeleri tebrik ediyoruz. Cenab-ı Hak, herbir geceyi sizin hakkınızda birer Leyle-i Regaib ve Leyle-i Kadir kıymetinde size sevab versin, âmîn. ( Kastamonu Lahikası, 84 )

Regaib Nedir?

Regâib, arapça bir kelimedir ve "reğa-be" kökünden gelmektedir. "Reğa-be", kelime olarak, herhangi bir şeyi istemek, arzulamak, ona karşı meyletmek ve onu elde etmek için çaba sarf etmek demektir. "Reğîb" kelimesi ise, "reğabe"'den türemiş olan bir isimdir ve kendisine rağbet edilen, arzulanan, taleb edilen şey demektir. Müennesi, "reğîbe"dir. "Reğîbe"nin çoğulu da "reğâib" dir. Kelime olarak "Regâib"in aslı budur.

Receb’in ilk cuma gecesine Regaib gecesi denir. Bu geceye Regaib gecesi ismini melekler vermişlerdir. Her Cuma gecesi kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince, daha kıymetli oluyor. Allahü teâlâ, bu gecede, müminlere, ragibetler [ihsanlar, ikramlar] yapar. Bu geceye hürmet edenleri affeder. Bu gece yapılan dua kabul olur, namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere, sayısız sevaplar verilir. Regaib gecesini ibadetle geçirmeli, kazası olan, hiç değilse bir günlük kaza namazı kılmalı! Kazası olmayan da nafile namaz kılar, Kur’an-ı kerim okur, tesbih çeker, tövbe istiğfar eder. Perşembe günü oruç tutup, gecesini de ihya etmek çok sevaptır. Receb ayında oruç tutmak faziletlidir.

Peygamberimiz (a.s.m)’ ın Ramazan ayından sonra en çok oruç tuttuğu ay Receb ayıdır. Bu Receb ayında oruç tutmanın muazzam, muhteşem sevabları var.

Bir de bu ayda sevablar kulların defterlerinin sevab hanelerine, bol bol dökülmesi dolayısıyla da recebül esabb denmiştir. Yâni, sevabların bol bol, şarı şarıl, gürül gürül döküldüğü ay demek... Sabbe, Arapçada dökmek demek... Nehrin de böyle dağlardan çağlayarak şaldur şuldur akıp da döküldüğü yere münsab derler; o da aynı kökten... Receb-ül esabb; Allah'ın rahmetinin cûşa gelip, ikram ü ihsanâtının şarıl şarıl, güldür güldür kullara geldiği ay demektir.

Arifler ve din alimleri kitaplarında yazmışlar ki, bu ay ekim, ekme, ziraat ayıdır. Sevaplı işler, oruç tutmak, tevbe etmek vs. güzel şeyler yapılır. Bir mahsulün ekilmesi gibi ziraat, ekim ayıdır. Şa'ban bakım ayıdır. Ramazan biçim ayıdır, yâni mahsulün alındığı aydır demişler. Demek ki Receb ayı, bizi Ramazan ayına hazırlayan bir mevsimin ilk adımı olmuş oluyor.

Onun için, "Receb ayı tevbe ayıdır." demişler. Yâni kul ne yapacak?.. "Yâ Rabbi! Ben anlayamamışım, hatâ etmişim, bilememişim, suçluyum, kusurluyum; beni affet..." diyerek hatâsını itiraf edip, hatâsından dönerek, Cenâb-ı Hakk'ın yoluna girecek.

Şa'ban ayı ibadetlere devam etme ayıdır. Ramazan da mükâfatlarını alma ayıdır. Böyle çeşitli kelimelerle bu ayların birbirleriyle irtibatlı olduğu beyan edilmiştir.

Regaib ile ilgili ayet-i Kerimeler:

Regâib kelimesi Kur'an'da geçmemektedir. Ancak "reğabe"den türemiş olan çeşitli kelimeler, Kur'ân'da sekiz yerde geçmekte ve "reğabe"nin ifâde ettiği mana için kullanılmaktadır .

Ayrıca, "Şüphesiz Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısına göre ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin." (Tevbe Suresi, 36) Hz. Peygamber’in ( a.s.m ) ( aşağıda hadisler bölümünde bulunan) bir hadisinde, ayet-i kerimede işaret buyurulan haram ayların, Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep ayları olduğu vurgulanmaktadır: "

Receb Ayı ve Regaib Gecesi ile İlgili Hadis-i Şerifler:

• Allahü teâlâ, Receb ayında oruç tutanları mağfiret eder. [Gunye]
• Receb-i şerifin bir gün başında, bir gün ortasında ve bir gün de sonunda oruç tutana, Receb’in hepsini tutmuş gibi sevap verilir. [Miftah-ül-cenne]
• Ramazan ayı dışında Allah rızası için bir gün oruç tutan, iyi bir yarış atının bir asırda alacağı mesafe kadar Cehennemden uzaklaşır.) [Ebu Yala]
• Şu beş gecede yapılan duâ geri çevrilmez. Regaib gecesi, Şabanın 15. gecesi, Cuma, Ramazan bayramı ve Kurban bayramı gecesi.) [İbn-i Asâkir]
• “Receb-i Şerîf’in birinci gününde oruç tutmak üç senelik, ikinci günü oruçlu olmak iki senelik ve yine üçüncü günü oruçlu bulunmak bir senelik küçük günahlara kefaret olur. Bunlardan sonra her günü bir aylık küçük günahların af ve mağfiretine vesile olur.” buyuruyorlar. (Camiu-s sağir)
• İbn-i Abbas -radiyallahu anh- Hazretleri: “Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Recep ayında bazen o kadar çok oruç tutardı ki, biz O’nu hiç iftar etmeyecek zannederdik. Bazen de o kadar çok iftar ederdi ki, biz O’nu hiç oruç tutmayacak zannederdik.” buyurmuştur. (Müslim)
• Muhakkak zaman, Allah’ın yarattığı günkü şekliyle akıp gitmektedir. Yıl on iki aydır. Bunlardan dördü haram aylardır. Ve üçü ard arda gelmektedir. Zilkade, Zilhicce, Muharrem bir de Cemaziye’l-âhirle Şaban ayları arasında gelen Mudar kabilesinin ayı Recep ayıdır." (Buhârî, Tefsir, Sure, 8,9)
• "Recep ayı Allah’ın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan da ümmetimin ayıdır." (Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, 1/423)
• Yine mübarek üç aylardan ilki olan Receb ayının önemi ve değeri hakkında Enes b. Malik ( r.a. )'dan şöyle rivayet edilir: Receb ayı girdiğinde Hz. Peygamber şöyle derdi: "Allahım! Recep ve Şaban'ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan'a ulaştır." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/259)
• Receb’in ilk cuma gecesini ihya edene, Allahü teâlâ, kabir azabı yapmaz. Duâlarını kabul eder. Yalnız, 7 kimsenin duasını kabul etmez: Faizci, Müslümanları aşağı gören, ana babasına eziyet eden, Müslüman olan ve dinin emirlerine uyan kocasını dinlemeyen kadın, çalgıcı, livata ve zina eden, beş vakit namazı kılmayan. [Bu günahlardan vazgeçmedikçe, duaları kabul olmaz.] [Saadet-i Ebediyye]
• Receb büyük bir aydır. Allah bu ayda hasenatı kat kat eder. Receb ayında bir gün oruç tutana, bir yıl oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur. 7 gün oruç tutana, Cehennem kapıları kapanır. 8 gün oruç tutana Cennetin 8 kapısı açılır. On gün oruç tutana, Allah istediğini verir. 15 gün oruç tutana, bir münadi, “Geçmiş günahların affoldu” der. Receb ayında Allahü teâlâ Nuh aleyhisselamı gemiye bindirdi ve o da, Receb ayını oruçlu geçirdi. Yanındakilere de oruç tutmalarını emretti. [Taberânî]
• Kim Receb ayında, takva üzere bir gün oruç tutarsa, oruç tutulan günler dile gelip “Ya Rabbi onu mağfiret et” derler. [Ebû Muhammed]
• Hz. Aişe ( r.a ) validemiz, “Resûlullah, pazartesi ve perşembe günleri oruç tutmaya çok önem verirdi.” buyuruyor. Çünkü Hadis-i Şerifte, “Ameller Allahü teâlâya pazartesi ve perşembe günleri arz edilir. Ben de amelimin oruçlu iken arz edilmesini istiyorum.” buyururdu. (Tirmizî)
• Receb ayında yapılan dua kabul edilir, günahlar affedilir. Bu ayda günah işleyenin cezası da kat kat olur. Hz. Hüseyin ( r.a) anlatır:
“Kâbe’yi tavaf ederken, yanık sesle Allahü teâlâya dua eden bir kimsenin sesini işittik. Babam bunu çağırmamı emretti. Güzel yüzlü, temiz bir kimseydi. Ancak sağ tarafı felç olmuş, kurumuş, hareketsiz idi. Ona, “Sen kimsin, durumun ne böyle?” dedim. O kimse dedi ki:
“Adım Menazil... Ben çalgı çalmak, şarkı söylemekle şöhret salmış, Arabistan’ın ünlülerinden bir gençtim. Hep nefsin arzuları peşinde koştum. Receb ve Şaban aylarında bile, bu günahlara devam ederdim. Salih babam, beni bu günahlardan kurtarmaya çalıştı. Bana, “Allahü Teâlânın azabı şiddetlidir, bir anda kahredebilir. Kötü arkadaşlardan vazgeç, bu kötü işleri bırak! Melekler ve bu aylar senden şikâyet ediyorlar” dedi. Nasihate hiç tahammülüm yoktu. Babamın üzerine yürüyüp, döverek susturdum. Üzüntülü ve kırık kalble, “Bu aylarda oruç tutup, geceleri ibadet ediyorum. Beytullah’a gidip şerrinden korunmak için, Allahü teâlâdan yardım dileyeceğim” dedi. Bir hafta oruç tutup, Kâbe’ye giderek, “Ey Rabbim, mazlumların âhını yerde bırakmazsın. Bu ayda, bu mübarek yerlerde yapılan duaları red etmezsin. Hakkımı oğlumdan al, onu felç et!” diye dua etti. Henüz duası bitmeden sağ tarafım felç oldu. Beni gören, “Baba bedduasına uğramış kişi” derdi.”
Hz. Hüseyin, “Baban bu hâline ne dedi?” buyurdu. O genç, “Babamdan özür diledim. Onun da babalık şefkati galip gelerek beni bağışladı. Beddua ettiği yerde, bu sefer şifa bulmam için hayır dua etmek üzere deve ile gelirken, devenin ürkmesi ile babam düşüp öldü. Şimdi çaresizim.” diyor. Hz. Ali bu felçli gence dua ediyor, Receb’de yaptığı bu dua bereketiyle de Hak teâlâ ona şifa ihsan ediyor.

Regaib Gecesi ile İlgili Risale-i Nur’da Geçen İfadeler:

Üstadımız! Nur talebelerinin okudukları bir eşi, bir benzeri daha dünyada olmayan "Cevşen-ül Kebir" isimli Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz Hazretlerinin duasını ve çok sevablı, çok nurlu, çok faziletli salavat-ı şerifelerinizi elde ettik, okumağa başladık. Sizin devam ettiğiniz bu pek kıymetdar, çok mübarek evradlar; bizim zikrimiz, bizim virdimiz oldu elhamdülillah! Fakat en ziyade Risaleleri okumağa gayret ediyoruz, ehemmiyet veriyoruz. Çünki Nur Risalelerini ne kadar sık sık okursak, bu dualardan daha ziyade feyz alıyoruz. Duaları, evradları mübarek gecelerde, hususan Leyle-i Regaib ve Leyle-i Mi'rac ve Leyle-i Berat, Leyle-i Kadir ve Cuma geceleri gibi vakitlerde okuyoruz. (Hanımlar Rehberi: 158)

“Evvelâ: Tekraren hem sizin Receb-i şerifinizi ve Leyle-i Regaib’inizi tebrik, hem Safranbolu’lu kardeşlerimizin tebriklerine mukabeleten şuhur-u selâselerini ve dört leyali-i mübarekelerini ve Nurlarla gayet ciddî alâkalarını tebrik ederiz." (Emirdağ L. - 1: 166)

Evvelâ: Seksen küsur sene bir ömr-ü manevîyi sizlere kazandıracak olan şuhur-u selâse-i mübarekeyi ve bilhassa bu geceki Leyle-i Regaib'i tebrik ediyoruz. (Kastamonu L.: 147)

“Evvelen: Seksen sene bir manevî ömr-ü bâki kazandıran şuhur-u selâsenizi ve mübarek kudsî gecelerinizi ve leyle-i regaibinizi ve leyle-i mi’racınızı ve leyle-i beratınızı ve leyle-i kadrinizi ruh u canımızla tebrik ve herbir Nurcunun manevî kazançları ve duaları umum kardeşleri hakkında makbuliyetini rahmet-i İlahiyeden rica ve hizmet-i Nuriyede muvaffakıyetinizi tebrik ederiz." (Emirdağ L.-2: 121)

Birinci Sualiniz: Mü'minin mü'mine en iyi duası nasıl olmalıdır?
Elcevab: Esbab-ı kabul dairesinde olmalı. Çünki bazı şerait dâhilinde dua makbul olur. Şerait-i kabulün içtimaı nisbetinde makbuliyeti ziyadeleşir. Ezcümle: Dua edileceği vakit, istiğfar ile manevî temizlenmeli, sonra makbul bir dua olan salavat-ı şerifeyi şefaatçı gibi zikretmeli ve âhirde yine salavat getirmeli. Çünki iki makbul duanın ortasında bir dua makbul olur. Hem bi-zahr-il gayb yani "gıyaben ona dua etmek"; hem hadîste ve Kur'anda gelen me'sur dualarla dua etmek. Meselâ:

Allahumme inni es’elukel afve vel-afiyete livelehu fid-dini ved-dünya vel-ahiret
Rebbenatina fid-dünya haseneten ve fil-ahireti haseneten ve gıne azabennar.

gibi câmi' dualarla dua etmek; hem hulûs ve huşu' ve huzur-u kalb ile dua etmek; hem namazın sonunda, bilhassa sabah namazından sonra; hem mevâki'-i mübarekede, hususan mescidlerde; hem Cum'ada, hususan saat-ı icabede; hem şuhur-u selâsede, hususan leyali-i meşhurede; hem ramazanda, hususan leyle-i kadirde dua etmek kabule karin olması rahmet-i İlahiyeden kaviyyen me'muldür. O makbul duanın ya aynen dünyada eseri görünür veyahut dua olunanın âhiretine ve hayat-ı ebediyesi cihetinde makbul olur. Demek aynı maksad yerine gelmezse, dua kabul olmadı denilmez; belki daha iyi bir surette kabul edilmiş denilir. (Mektubat)

Mübarek Kandil Gecelerini Nasıl Değerlendirmeliyiz?

1. Kur'an-ı Kerim okuyarak,
2. Peygamberimiz ( a.s.m)’ın mübarek duası olan Cevşen-ül Kebiri okuyarak,
3. Aile bireyleriyle birlikte günün mana ve ehemmiyeti hakkında sohbet ederek,
4. Allah rızası için namaz kılarak,
5. Hayatımızın geçmiş günleri ve yılları hakkında muhasebe yaparak,
6. Günahlarımızın bağışlanması için Allah'tan af dileyerek,
7. Sevgili Peygamberimize bol bol salât ve selâm okuyarak,
8. Dünya ve ahirete ait dileklerimiz için dua ederek,
9. Hastaları, yaşlıları ziyaret ederek; yoksulları, öksüz ve yetimleri sevindirerek,
10. Eş, dost ve yakınlarımızla tebrikleşerek,
11. Dargın ve küskünleri barıştırarak, değerlendirebiliriz


Regaib Gecesi Namazı Nasıl Kılınır?

Regâib Gecesi Namazı: Bu geceyi ibâdetle geçirmenin sevabı pek çoktur. Bu gecede kılınacak namaz 12 rek’attir. Bu namazın kılınışı şöyledir:

Her rek’atta fatihadan sonra üç kadir suresi ile 12 adette ihlas suresi okunur. Her iki rek’atta bir selam verilerek 12 rek’at tamamlanır. On ikinci rek’at kılınıp selam verildikten sonra yerinden kalkmadan yetmiş kere “ Allahumme salli ala Muhammedinin nebiyyil ummiyyi ve ala alihi” denilir. Sonra secdeye varılır. Secdede yetmiş kere “ subbuhun kuddusun Rabb-ul melaiketi verruhi” denir.

Sonra secdeden kalkılarak ettahiyyatta oturulur. Ve yetmiş kere “Rabbiğfir ve erham ve tecavez ta’lemü” dedikten sonra tekrar secde edilir. Secdede yetmiş kere “ subbuhun kuddusun Rabb-ul melaiketi verruhi” dedikten sonra, isteklerimizi alemlerin Rabbine arz edilir. ( İhya ulumuddin, Bedir yayınları, 1974, c:1, s:555)

Regâib namazını cemaatle kılmak bid'attir. Zaten terâvihten başka hiçbir nâfile namaz cemaatle kılınmaz.


http://www.islamiyet.gen.tr/mubarek_gun_ve_geceler/regaib_kandili.php



Sorularla İslamiyet Ekibi

16 Mayıs 2012 Çarşamba

KALP, NEFS VE RUH

KALP, NEFS VE RUH (Prof. Dr. Robert FRAGER )

Kalp, Nefs ve Ruh Tekamül, Denge ve Uyumun Süfice Psikolojisi

 

 

Arka kapak: 

 Kalp, Nefs ve Ruh, batılı bir psikoloji uzmanının, tasavvuf geleneğinin zengin maneviyatı ve şahsiyet gelişimi üzerine yaptığı ilk ciddi araştırma olarak değerlendirilebilir. Batı psikoterapisi, bizim daha çok çocukluk döneminde oluşan nevrotik sapkınlıklarımızı gidermek ve toplumla adaptasyonumuzu sağlamakla ilgilenir. Bunun zıttı olarak tasavvufun hedefi temelde maneviyatçıdır. Evet bizim menfiliklerimizi dönüştürmeye ve dünyada etkin olmaya ihtiyacımız vardır; fakat bundan önce ilahi olanla tüm bir birlikteliğe ulaşmamız gerekmektedir.SİTE:www.kitapyurdu.com


Yazar Hakkında:  
Amerikalı sufi, Şeyh Ragıp.

Musevi olarak doğan ve yıllar sonra Müslüman olan Robert Frager, aslında bir psikoloji profesörü. 'Ben ötesi psikoloji' üzerine çalışmalar yapan ve 20 yıldır Cerrahi tarikatının üyesi olan Şeyh Ragıp.

Eşi Türk, kendisi Amerikalı, hem psikoloji profesörü hem de sufi... Kulağa oldukça karışık geliyor ama Prof. Dr. Robert Frager, yani buradaki adıyla Şeyh Ragıp, Kaliforniya'daki "The Institute Of Transpersonal Pyschology/ Ben ötesi Psikoloji Enstitüsü"nün kurucusu ve bir Cerrahi şeyhi. Stanford Üniversitesi'nin karşısında bulunan enstitüyü 1975'de kuran Frager, Harvard'da sosyal psikoloji üzerine doktora yapmış. Ardından yine Harvard ve UC Berkeley'de psikoloji dersleri vermiş. Aynı zamanda Aikido'da 7. derece siyah kuşak sahibi olan Şeyh Ragıp, şimdi Amerika'da hem psikoloji çalışmalarına devam ediyor, hem tekkede tasavvufu anlatıyor, hem de Aikido hocalığı yapıyor. Yılın belli günlerinde ise İstanbul'daki evinde kalıyor.  Kaynak:  arsiv.sabah.com.tr/2005/07/21/cp/gnc115-20050716-101.html

http://www.haberkultur.net/haberoku-1938-Robert_Fragerin_muthis_hikayesi.html

Bir bölüm:

 Bir derviş uzun bir yolculuk yapıyordu .Haftalarca yürüdükten sonra önünde tıpkı yüce bir dağ gibi dikilen dik bir tepeye denk geldi. Ellerini kaldırdı ve şöyle dua etti: "Ey Rabbim! Biliyorsun, senin aşkına seyahat etmekteyim. Herşeyin ve herkesin dizgini senin elindedir. Lütfen bana bu tepeyi aşmama yardım edecek bir eşek gönder"
(Bilenler derler ki, ihlas ile aşkıyla hareket edersek, Allah (cc) ihtiyaç duyduğumuzda bize yardım edecektir)
O anda bir anırma sesi duydu ve çalılıkların arasından bir eşek çıktı Allah (cc)'a bu yardımından dolayı şükretti ve tam eşeğe binmek üzereyken bir Arap atına binmiş bir haydut çıkageldi. Haydut iriyarı, zalim bakışlı, kalın bıyıklı, kaşlı bir adamdı ve belinde bir piştol ile bir pala taşıyordu.
Haydut gürledi; "Aha! Bir derviş. Dervişlerden nefret ederim! Daima dürüstlükten, tevazudan ve başkalarına yardım etmekten söz edersiniz. Siz kim oluyorsunuz ki benim yaşama tarzımı eleştirmeye cüret ediyorsunuz? Ve işte bak! Kocaman bir adamsın küçücük bir eşeğe binmişsin Aslında eşek senin sırtında olmalı Evet, buldum! Yüklen eşeği sırtına"
Derviş dehşet içinde hayduda baktı; "eşeği sırtıma mı alayım?"
Haydut elini palasına attı "Sana eşeği kaldır ve sırtına al dedim!"
Derviş çaresiz uydu bu emre. Sonra haydut gürledi: "Şimdi, eşeği tepeye kadar taşı."
"Tepenin başına kadar mı?"
Haydut tekrar palasına uzandı; "eşeği tepenin başına kadar taşı" diye emrini tekrarladı.
Derviş sırtında eşekle tepeye tırmanmaya başladı. Her geriye bakışında, haydutun eli palasında beklediğini gördü. Sonunda, harap-bitap düşen derviş tepenin zirvesine ulaştı. Eşeği yere indirdi ve ellerini tekrar semaya kaldırdı: "Ya Rab! Biliyorum Sen her şeyi görüyorsun ve her şeyi biliyorsun!"
Kaynak: mumsema.com

Butik Kurabiye Hamuru

Bu kurabiye tarifini kızımın diş buğdayı ve doğum günlerinde yapıp istediğim gibi şekillendirip, süslemiştim. Üzerindeki süslemeleri marshmallov ile yaptığım şeker hamuruyla yaptım. Kurabiye tereyağ ile yapıldığından harika bir lezzet ve gevreklikte oluyor. Tabi ben tereyağı sevmem diyenler margarin de kullanabilirler.

 Malzemeler:

  • 220 gr tereyağı (oda sıcaklığında yumuşamış)
  • 110 gr pudra şekeri
  • 1 yumurta
  • 400 gr un
  • 1 çay kaşığı kabartma tozu
  • bir tutam tuz
  • 1 paket vanilin
  • 1 yemek kaşığı süt

 Yapılışı:

  • Pudra şekeri ve yumuşamış tereyağını krema kıvamına gelinceye kadar çırpıyoruz.
  • Krema kıvamına gelen bu karışıma sırasıyla yumurta, süt ve kuru malzemeleri ekleyerek yumuşak kıvamda bir hamur hazırlıyoruz.
  • Unlanmış tezgahta merdane ile 1 cm kalınlığında açarak istediğimiz kurabiye kalıplarıyla şekillendiriyoruz.
  • Yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine dizip fırına veriyoruz.
  • Fırınınız normal fırınsa 180 derecede , turbolu fırınsa 170 derecede üzerleri hafif pembeleşinceye kadar ( rengi koyulaşmadan beyaz rengi hakim olacak şekilde yaklaşık 10 dk kadar) pişiriyoruz.

Marshmallow ile şeker hamuru: 

  • İstediğiniz bir markada ( ben haribo kullanmıştım) marshmallow şekerlerinden 2 paket alın.
  • Beyaz alırsanız renklendirmesini istediğiniz gibi yapabilirsiniz.
  • Mikrodalga fırını olanlar şekerlerini sıvı yağ ile yağlanmış cam bir kaseye koyarak 1-2 dk ya da yumuşayıp kabarıncaya kadar fırınlasınlar. Burada dikkat edilecek nokta süreyi ve kabarmayı iyi gözlemleyin çünkü birden kabararak sertleşebiliyor.
  • Ya da yine cam kase içerisinde tencerede kaynattığınız suyun üzerinde benmari usulü eritebilirsiniz.
  • Erimiş şekerlere 3 yemek kaşığı su 350-400 gr kadar ( şekerin hamur kıvamına gelmesi durumuna göre değişebiliyor) pudra şekeri, bir tutam tuz ile yoğuruyoruz. 
  • Önceleri yoğururken zorlanılıyor ancak sonradan hamur yumuşuyor ve kıvama geliyor.
  • Pudra şekerinin içerisine bira nişasta katarak şekerden tasarruf sağlayabilirsiniz.
  • Yoğururken kolaylık olması için bir miktar margarin kullanılabilir.
  • 2 hafta kadar strech film ile sararak oda ısısında saklayabilirsiniz.
  • Hazır olan hamurunuzu merdane ile açarak kurabiyeler için kullanıdığınız kalıplar ile kesip, arkalarına fırçayla su sürüp kurabiyelere yapıştırabilirsiniz.
Kurabiyeleriniz hazır, afiyet olsun...

Süt Konusunda Bilmeniz Gerekenler


Kaynak:  http://www.tarimdunyasi.net/?p=2692#more-2692
Süt konusunda bilmeniz gerekenler...
Kayıt : 16 Mayıs 2012
Yazan : Ali Ekber Yıldırım
Kategori : Gıda, Hayvancılık

İki haftadır herkes sütü konuşuyor. Açık söylemek gerekirse her
kafadan bir ses çıkıyor. Kavramlar birbirine karıştırılıyor. Yılların
uzmanları bile en basit konularda uzlaşamıyor. Tüketicinin kafası
iyice karıştı.
Ziraat Mühendisleri Odası, Gıda Mühendisleri Odası, Ankara Tabip
Odası, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü,
Ortadoğu Teknik Üniversitesi ile Hacettepe Üniversitesi Gıda
Mühendisliği Bölümü,Türk Toksikoloji Derneği'nin hazırladığı
"Üretimden Tüketime Süt ve Sağlık/Sorular ve Yanıtlar" başlıklı broşür
tüketiciler için iyi bir rehber. Bu rehberden sizin için bir özet
yaptık.
İşte süt gerçeği:
1-Süt içmeye ne zaman başlanmalı?
Süt, insan için doğumdan itibaren gerekli olan bir gıdadır. Bebek,
doğduğu andan başlayarak ilk yarım saat içinde yalnızca anne sütü ile
beslenmelidir. Bebeklere ilk altı ay, anne sütü dışında su dahil,
başka hiçbir gıda verilmemesi önerilmektedir. Ülkemizde her 10 bebeğin
yaklaşık olarak 4'ü ilk altı ay tamamen anne sütü ile beslenmektedir.
Anne sütü bebeği ishalli hastalıklar, zatüre gibi pek çok hastalığa
karşı korur, bağışıklık sistemini güçlendirir, anne sağlığı açısından
da yararlıdır. Anne sütünün ileriki yaşamda da şişmanlık, erişkin tip
şeker hastalığından koruduğuna ilişkin bilgiler bulunmaktadır. Ek
gıdalara başladıktan sonra, 2 yıla dek anne sütü sürdürülebilir.
2-Günlük ne kadar süt içilmeli?
Sağlık açısından her bireyin ortalama günde iki su bardağı süt ya da
süt ürünlerini (peynir, yoğurt) tüketmesi önerilmektedir. ABD'de bu
önerinin 3 bardak olarak yapıldığı bilinmektedir. Avustralya'da da 11-
18 yaş arası grup için günde üç bardak (porsiyon) süt tüketimi
önerilmektedir. Tüketimin erişkinler için "az yağlı" ya da "yağsız"
süt olması yönünde öneriler bulunmaktadır. Çocukluk döneminde süt
içimi kemik sağlığının korunması açısından son derece önemlidir.
3- Süt içerken dikkatli olması gereken bir grup var mıdır?
Çok özel durumlar dışında, herkesin süt içmesi önerilmektedir. Süt
içtiği zaman rahatsız olanlarda öne çıkan "Laktoz İntoleransı" olarak
bilinen bir hastalıktır. Bu hastalıkta vücuttaki bir enzim
yetersizliği (laktaz enzimi) sonucu süt içimi sonrasında hazımsızlık,
şişkinlik, ishal görülmektedir. Laktaz, sütün şekeri olan laktozun
sindirilmesi için gereklidir. Laktoz intoleransı olan kişiler için
özel olarak üretilen laktozu parçalanmış sütler bulunmaktadır. Bu
olanak yok ise süt yerine yoğurt ve peynir tercih edilebilir. Ayrıca,
laktozu azaltılmış sütlerinde tüketilmesi olanaklıdır.
4- Süt çiğ olarak içilebilir mi?
Hayır. Sütün çiğ olarak içilmesi önerilmemektedir. Isıl işlem
(kaynatma, pastörizasyon, sterilizasyon, UHT sterilizasyon)
uygulamasına tabi tutulmayan çiğ süt tüketimi, sağlığa zararlı birçok
bakterinin de vücuda alınması demektir. Sağlıklı ineklerin süt
bezlerinden salgılanan sütte ilk aşamada zararlı hiçbir bakteri
bulunmaz. Ancak, sütün salgılanmasından sonra hayvanlarda sütün
geçtiği meme kanalları, meme ucu gibi yerlerde yaşayan bakteriler süte
karışabilir. Ayrıca, sütün temiz olmayan koşullarda sağılması ve uygun
olmayan sıcaklık derecelerinde saklanması gibi pek çok çevresel etken
de, çiğ sütte insan sağlığına tehdit oluşturabilecek bakteri
bulunmasına yol açabilir. Verem hastalığına yol açan mikrop, hamile
kadınlarda düşüklere neden olan Brucella cinsi bakteri, bağırsaklarda
ishalli hastalıklara yol açan, hatta ölüme neden olabilen E. Coli
cinsi bakteriler, çeşitli enfeksiyonlara yol açan bakteriler, Q
humması olarak adlandırılan hastalığa yol açan etken sütte bulunabilen
mikroplardan bazılarıdır.
5- Sokakta satılan süt içilebilir mi? Sokak sütünün sağlık açısından
risk oluşturmaması için hangi koşulların sağlanması gerekir?
Süt hayvanının yetiştirildiği ortamdan tüketiciye ulaşıncaya kadar
olan zincirin her aşamasında hijyenik kurallara sıkı sıkıya uyularak
elde edilen, hastalık yapan hiçbir mikroorganizma içermeyen,
mililitresindeki bakteri sayısı en fazla 10 bin olan ve sıcaklığı 5
derece civarındaki "sertifikalı" adı verilen çiğ süt güvenli
sayılabilir. Ancak ülkemizde halen böyle bir uygulama bulunmamaktadır.
Sokaktan alınan sütlerde rutin (olağan/sürekli) analiz yapılmadığı
için, sütün bakteri yükü, hayvandan süte geçen antibiyotik kalıntısı
ve zehirli (toksik) maddeler gibi unsurların olup olmadığı
bilinmemektedir. Sokakta satılan süt, ev koşullarında uygulanabilecek
kaynatma işlemiyle barındırdığı zararlı bakterilerden arındırılabilir,
ancak içinde bulunabilecek diğer tehlike unsurları (örneğin,
antibiyotik ve toksin) yok edilemez. Ayrıca evde uygulanan ısıl işlem,
sütün içindeki B vitamini, C vitamini, folik asit gibi birçok önemli
besin öğesinin kaybına neden olmaktadır. Sokakta satılan çiğ sütler,
genellikle, hijyenik açıdan yetersiz altyapıya sahip işletmeler
tarafından üretilmekte ve piyasaya sunulmaktadır. Bu gibi
işletmelerde, sütün dayanıklılığını artırmak amacıyla içine karbonat,
soda gibi maddeler katılabilmekte veya süte su karıştırılabilmektedir.
Dolayısıyla, gerek kaynatma işleminin neden olduğu besin kaybı
açısından ve gerekse süte katılan katkı maddeleri açısından sokak
sütünün satın alınması önerilmemektedir.
6-Sütün pastörizasyonu ne demektir? Pastörizasyon olanağı yok ise
kaynatma nasıl yapılmalıdır?
Pastörizasyon, sütün pastörizatör olarak adlandırılan kapalı sistemler
içinde, kaynama derecesinin altındaki bir sıcaklık derecesinde,
kontrollü olarak belirli bir süreyle ısıl işleme tabi tutulması ve
derhal buzdolabı sıcaklığına soğutulması suretiyle gerçekleştirilen
bir işlemdir. Endüstriyel koşullarda, pastörize süt üretiminde
uygulanan sıcaklık-süre değeri, en az 72 derecede 15 saniyedir. Sütün
doğal ve besleyici değerine zarar vermeden 1-2 günden daha fazla
dayanmasını sağlamak için, pastörizasyon sıcaklığının 78 dereceyi
geçmemesi ve bu sıcaklıkta 20 saniyeden daha uzun süre bekletilmemesi
önerilmektedir. Pastörizasyon işleminin sağladığı en önemli avantaj,
kontrollü koşullarda gerçekleştirilen bir ısıl işlemle sütün içindeki
patojen (hastalık yapan) bakterilerin tümüyle yok edilmesi ve diğer
bakterilerin de güvenilir bir düzeye çekilmesi ve ısıl işlemden
kaynaklanan besin kaybının minimuma indirilmesidir. Kimi kaynaklara
göre, pastörizasyon olanağının olmadığı koşullarda, sütteki besin
değeri kaybını en alt düzeyde tutacak ve sütteki zararlı bakterileri
yok edecek bir kaynatma işlemi için kesin bir süre vermek mümkün
değildir. Ancak bazı kaynaklarda güvenilirlik yönünden bu sürenin en
az 10 dakika olması gerektiği belirtilmektedir.
7- UHT süt ne anlama gelmektedir? UHT süt neden daha uzun süre
dayanmaktadır?
UHT, İngilizce "Ultra High Temperature" yani 'Ultra Yüksek Sıcaklık'
sözcüklerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır. Türkçede uzun
ömürlü süt olarak anılmaktadır. UHT süt denildiğinde, ultra yüksek
sıcaklıkta ısıl işleme tabi tutulmuş süt anlaşılmaktadır. Bu yöntemin
prensibi, sütün sıcaklığının çok yüksek derecelere çıkarılması (135
derece - 140 derece) ve bu sıcaklık derecesinde çok kısa süre (2-5
saniye) bekletilerek sütte bulunan mikroorganizma ve sporların yok
edilmesidir. UHT yönteminde kullanılan sıcaklık-süre değerleri sütün
bozulmasına neden olan mikroorganizmaların tamamının öldürülmesini
sağlamaktadır. Bu uygulama ile sütün içindeki bozulmaya neden olan
maddeler (enzimler) de kontrol altına alınmakta ve süt neredeyse
steril bir hal almaktadır. Ancak, UHT sterilize sütün pastörize sütten
daha fazla dayanması için, sadece ısıl işlem uygulaması yeterli
olmamaktadır. Süt bu uygulamadan sonra, tamamen steril koşullarda
steril durumdaki ambalajlara doldurulmaktadır.
8- Pastörize ve UHT sütün açılmadan ve açıldıktan sonra dayanma süresi
ne kadardır?
Pastörize sütlerin raf ömrü, ambalajı açılmadan, buzdolabında
saklandığı takdirde, 5 ile 7 gün arasındadır. Kimi kaynaklarda bu süre
3- 21 gün olarak da belirtilmektedir. Ambalajı açıldığında dayanma
süresi kısalır, 1-2 gün arasında değişir. UHT sütler ambalajı
açılmadan oda ısısında 3 ay saklanabilir. Ambalajı açıldıktan sonra,
UHT sütler de buzdolabında saklamak koşuluyla bir hafta içerisinde
tüketilmelidir.
9-Süt tozu nedir? Süt ve yoğurt üretiminde süt tozu kullanılmakta
mıdır?
Süt tozu, sütteki suyun tamamına yakın kısmının buharlaştırılıp
ayrılmasıyla elde edilen toz halindeki süt ürünüdür. Sütün bileşiminde
yüksek oranda su bulunduğu (ortalama yüzde 86) için, sıvı halde
saklanması güçtür ve depolanması için büyük alanlara gereksinim
vardır. Bu nedenle, özel kurutma ekipmanları yardımıyla kontrollü
koşullarda teknolojik uygulamalarla, süt toz haline
dönüştürülmektedir. Nem içeriği çok düşük olduğu (en fazla yüzde 5)
için, süttozları belirli sıcaklık ve nem koşullarında, ambalajı zarar
görmemiş durumda 1 yıl kadar dayanabilirler. Pastörize ve UHT sütlerin
üretiminde süt tozu kullanılmamaktadır. Yoğurt üretiminde ise süt
tozu, yoğurttaki kuru madde miktarını artırmak ve uygun kıvamı
sağlamak için yüzde 3-4 oranında kullanılmaktadır. Aksi durumda, elde
edilen yoğurt gevşek, kaşık daldırıldığında kolaylıkla su salan bir
yapıya sahip olur. Süt tozunun yoğurda eklenen zararlı bir katkı
maddesi olarak algılanması son derece yanlıştır. Çünkü süt tozu
yabancı bir madde değil, sütün özüdür.
10- UHT süt ve pastörize süt ürünleri içilmeden önce kaynatılmalı
mıdır?Hayır. UHT ve pastörize sütler, sağlık tehdidi oluşturacak ve
bozulmaya neden olabilecek mikroorganizmalardan zaten arındırılmıştır.
Bu nedenle, bu ürünlerin tüketilmeden önce kaynatılmasına gerek yoktur.

Kaynak:  http://www.tarimdunyasi.net/?p=2692#more-2692

15 Mayıs 2012 Salı

MUCİZEVİ YEŞİL İÇECEK



  • 3 Salatalık (kabuğu ile)
  • 6-8 Yaprak Ispanak
  • 2 Adet Kereviz Sapı
  • 3 Çiçek Brokoli
  • 1 Avuç Dolusu Semizotu
  • 1 Limon
  • 1/2 Çay Kaşığı Himalaya Tuzu
Katı meyve suyu sıkacağında çiğ olarak sıkılıp taze olarak içiliyor. Ek olarak istenirse biraz taze zencefil, bir parça kırmızı pancar, her türlü taze kırmızı, yeşil biber, pazı vs eklenebilir…
Her sabah aç karnına büyük bir bardak (330cc) içilecek. Zayıflama ve sağlıklı yaşam kürlerinin baş tacı…
Kaynak:    http://www.gulkaynak.com/blog/2011/07/22/mucize-yesil-icecek/

Meşhur Çingene Kızı

Devamı...


Published with Blogger-droid v2.0.4